Bir Hayalim Var

09 Haziran 2022 / 18:31
blog

Sanat tarihçileri son zamanlarda, büyük ustaların başyapıtları kadar eskizlerini de detaylı incelemeye başladılar. Çünkü eskizler, sanatçının tekniğine dair bilgiler dışında büyük bir hazine daha taşıyorlar: sanatçının hayal gücü.

Michelangelo’yu ölümsüzleştiren Sistine Şapeli freskleri yüzlerce figürün bir araya geldiği bir dünya sunar. Sadece Son Yargı freskinde bile üç yüzden fazla figür vardır. Biz izleyiciler bu dünya ile karşılaştığımızda sanatçının üslubuna, kompozisyonun uyumuna ve teknik başarıya bakarız da bunların bir araya geliş sürecini atlarız. En doğru duruşu, en doğru ifadeyi, en doğru hareketi verebilmek için kaç çizim yapması gerekmiştir, kaç denemenin ardından aradığını bulmuştur; düşünmeyiz.

Oysa bu süreç sanatçının en değerli gücüdür; bu süreç hayal gücüdür. İncil’de anlatılan bu ilahi olayın Michelangelo’nun zihnindeki yansımasının izleridir, düşüncelerinin somutlaştığı biçimlerdir; yani onun hayalinin en saf halidir. İşte eskizler, bu yüzden önemlidir, bizi bu hayale yaklaştırdığı için.

Şimdi bu güç, bir esere hayat vermenin yanında, bir sergiye de esin kaynağı oluyor. Artopol Galeri’de gerçekleşen Bir Hayalim Var / I Have Dream Sergisi, Mahir Güven gibi usta bir isimle beraber on genç sanatçıyı bir araya getiriyor. Pop-sürrealden grafitiye, soyuttan peyzaja; farklı tarzlardan eserleri izleyiciyle buluşturuyor ama her durumda hayal gücünü koruyor.

Mahir Güven – Model

(Mahir Güven – Model)

Mahir Güven’in eserleriyle karşılaştığımızda ve yalın zarafetin etkisinden kurtulduktan hemen sonra, mekan algısı üzerinde düşünmeye başlıyoruz. Aslında figürlerin, ne oturduğu ne de uzandığı yeri görebiliyoruz ama var olduğundan şüphe etmiyoruz. Model’lerin nerede olduğunu belki bilmiyoruz ama bir yerlerde olduğuna tanıklık ediyoruz. Kırmızılı kadınların duruşuyla hatlarını çizdiği alan algılarımıza öylesine nüfuz ediyor ki, büyük bir sırrı açığa çıkarmışçasına rahatlıyoruz. Çünkü sanatçının hayalindeki mekana, zihnimizde gerçeklik kazandırabiliyoruz.

Çiler Süyev – İsimsiz 4

(Çiler Süyev – İsimsiz 4)

Çiler Süyev’de ise durum daha farklı. O, mekana dair gereken temel bilgileri kendi elleriyle izleyiciye sunuyor. Mahir Güven’de vurgulanan figürün varlığı iken, onun resimleri bize var olmanın kendisini anlatıyorken; Süyev’in İsimsiz kahramanları bizi varlığın derinlerine davet ediyor. Kompozisyonun bir parçası olan mekan üzerinde fazla vakit kaybetmeden, sanatçının beslendiği zıtlıklara doğru ilerliyoruz. Bunu en iyi İsimsiz 4 anlatıyor belki de… Biri oturuyor, diğeri ise onun dizlerine uzanmış. Biri otoriter, diğeri teslim olmuş. Biri kendinden emin, diğeri şüpheye düşmüş. Farklılıklarına rağmen bir aradalar ve birbirlerine bağlılar. Yan yanalar ama ayrı hayalleri kovalıyorlar. Peki biz kimin hayaline bakıyoruz? Sanatçının mı, yoksa bu hayalin birer parçası olan kahramanların mı? Belki de kendimizinkine… Sonuçta eseri yaratan duyguyla izleyicininki aynı değildir, hayal neden aynı olsun?

Kedi mi? Kedi yine kedi… Tüm karmaşadan uzak, başka duygulardan soyut, olabildiğinde tarafsız…

Cansu Kahraman - Kiraz Mevsimi

(Cansu Kahraman - Kiraz Mevsimi)

Cansu Kahraman ise bir yaz masalı sunuyor. Haziran’ın şiirlerden, şarkılardan başka bir de resmi olmalı, diyor. Bu bir otoportre aslında. Kulağına kirazdan küpeleri takarken ve yeşil rengin ağırlığını kırdığı kırmızı elbisesiyle kirazlara eşlik ederken, yaz’ı üstüne geçiriyor sanki. Bedenin yer yer şeffaflığı duyguların bir ifadesi ama, sanatçının hayalinden süzülüp gelen mekanla da bütünleştiriyor onu. Bize kendi hayalini mi anlatmak istiyor? Belki de bize bir hayal vadediyor. Çünkü alışkın olduğumuz yaz imgesinden farklı. Henüz bahar yaza dönmemiş, yeşil kendini sarıya teslim etmemiş, gerçeklik tam anlamıyla terkedilmemiş. Belki de ilkyazdır, şairin de dediği gibi. Belki gerçekliğin hayalidir ya da hayalin gerçekliği…

Cömert Doğru – Gün Işığı

(Cömert Doğru – Gün Işığı)

Gerçeklik denildi mi Cömert Doğru’dan bahsetmemek olmaz. Onun resimleri hiper gerçekçiliğin birer temsilcisi. Fakat bu kadar gerçeklik adeta gerçeğin kendisini yadsıyor. Hiçbir yorum katmadan, bizzat balığın kendi ifadesiyle, doğal yaratımın gücünden yararlanan bir temsil sunuyor. Hayallerin edilgen kahramanlarından hayalin kendisine götürüyor bizi. Davetkar, cüretkar, güzel ve gerçek… İşte tüm bunlar yüzünden de hayalin ta kendisi…

Sergimizi görmek için tıklayınız.

Yazan: Zeynep Dikmen