Sanat Eserlerinde Orijinallik Sorunları ve Güven Olgusunun Önemi
Fransa'nın güneyindeki bir sanat müzesi, koleksiyonunun %60’nın sahte olduğu bir sanat tarihçisi tarafından keşfedildiğinde manşetlere düştü.
Fauvist hareketin öncülerinden biri olan Étienne Terrus'a adanmış bu müze, memleketi Elne'de, İspanya ile Fransa sınırına yakın bir yerde kuruldu. Bağımsız bir sanat tarihçisi Eric Forcada, müzenin tekrar açılması için koleksiyonu yeniden düzenlemek üzere işe alındığında, koleksiyonun büyük bir kısmının Fransız ressam tarafından yapılmadığını çabucak keşfetti. The Guardian’a yaptığı açıklamada Eric Forcada, "Bir resimde, beyaz eldiveni tuvalin üzerinden geçirdiğimde mürekkep izi silindi.” dedi. Ayrıca, tuval üzerindeki pamuk, Étienne Terrus tarafından kullanılan pamukla uyuşmuyordu ve sanat eserleri üzerinde tasvir edilen bazı binalar, ölümünden çok sonra inşa edilmişti. Daha sonra, koleksiyonu incelemek üzere bir uzman heyeti çağrıldı ve hızlı bir şekilde 140 çalışmadan 82'sinin sahte olduğu belirlendi.
(Elne Kasabasının Güney Surları (1890), Étienne Terrus)
Sahte olduğu sonradan anlaşılan sanat eserlerini inceleyen pek çok ziyaretçinin kandırılmış olması, müzeyi ziyaret eden herkesten özür dileyen kasaba Belediye başkanı Yves Barniol tarafından bir "felaket" olarak nitelendirildi. Olay, Fransa'daki küçük kasabanın Belediye başkanını şok etmiş olabilir, ancak İsviçre'nin Güzel Sanatlar Uzman Enstitüsü çalışanları o kadar da şaşırmadı. Sanat kimliklerinin doğrulamasında uzmanlaşmış İsviçre enstitüsünün direktörü Yann Walther'e göre, bugün piyasada bulunan sanat eserlerinin %50'den fazlası sahte.
Dünyayı Sarsan Sanat Sahteciliği Skandalları
Sanat sahteciliği, sanatın kendisi kadar eskidir. Sanatın maddi değerindeki artış, sahteciliği milyonlarca dolarlık bir girişim haline getiriyor. Bazı sahtecilikler o kadar açık ki saf bir amatör bile bunu anlayabilir; ancak diğerleri o kadar iyidir ki gerçeği ortaya çıkarmak onlarca yıl alabilir.
En büyük sahtecilik skandallarından biri, 1930'larda ve 1940'larda, az tanınan Hollandalı bir sanatçı Han van Meegeren'in 60 milyon dolarlık kazanç sağladığı birkaç sahte Vermeer eseri yapıp satmasıyla meydana geldi. Dolandırıcılığı ancak, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, sahte Vermeers'lerinden birini Nazi lideri Göring'e satmasından ötürü ihanetle suçlandığında keşfedildi. Van Meegeren, paha biçilmez sanat eserlerini Nazilere satmadığını, yalnızca bir çakmasını sattığını kanıtlamak için umutsuz bir çabayla, basın ve mahkeme tarafından atanan tanıkların önünde yeni bir Vermeer çizmeyi kabul etti ve böylece ihanet suçlamalarının üstünü etkili bir şekilde örttü. Kendini de tüm zamanların en hünerli sahtekarlarından biri olarak tanıtmış oldu.
Van Meegeren, içlerinde en ünlüsü olabilir, ama kesinlikle yalnız değildir. Macar ressam Elmyr de Hory, yetkililer 1970'lerde sahtekarlığını fark etmeden önce 100'den fazla sahte Modigliani, Degas, Picasso ve Matisse eseri sattı. 2004'te de galeri sahibi Ely Sakhai; Paul Gauguin’in, diğer Empresyonist ve modern sanatçıların orijinal eserlerini satın aldığını, daha sonra Sotheby’s ve Christie's açık artırmalarında sattığı kopyaları üretmek için yetenekli sahtekarlar çalıştırdığını itiraf etti.
(Emmaus'ta Akşam Yemeği, Han van Meegeren (1936–1937), Boijmans Van Beuningen Müzesi, Rotterdam)
Wolfgang Beltracchi: Yüzyılın Kalpazanı
Son yıllarda Wolfgang Beltracchi, kendisine "yüzyılın kalpazanı" unvanını veren bir aldatmacayı başardı. "Yepyeni Vermeers" i boyayan van Meegeren gibi, Beltracchi de zaten var olan sanat eserlerini oluşturmak yerine, ünlü ressamların eserlerinden esinlenerek yepyeni parçalar resmetmeye karar verdi. O ve eşi Helene; Max Ernst, Pablo Picasso ve Paul Gauguin gibi 1930'larda Nazilerden gizlenmiş, ancak yakın zamanda yeniden ortaya çıkan ünlü sanatçıların "yanlış yerleştirilmiş parçaları" olduklarını söyleyerek 50'den fazla sahte eser satmayı başardı. Beltracchi'nin çalışmaları o kadar dikkat çekiciydi ki, aralarında Kunsthaus Lempertz'in başkanı Henrik Hanstein ve Centre Pompidou'nun eski müze müdürü Werner Spies'in de bulunduğu günümüzün en iyi uzmanlarından bazılarını dahi aldatmayı başardılar. Ünlü aktör Steve Martin bile kandırılarak Beltracchi'nin sahte Campendonks'larından birini satın aldı. Yaptıkları sahtekarlık yıllarca çiftin yanına kar kaldı, ancak 2010'da uzmanlar Beltracchi'nin "Heinrich Campendonk, 1914” sahteciliğinde 1910’larda var olmayan titanyum beyazının izlerini keşfettiler.
Tıpkı geçmişin ünlü sahtecilik skandalları gibi, Elne'deki müzede meydana gelen olay yüzyıllardır süren bir tartışmayı yeniden canlandırdı: Sanat meraklıları olarak, orijinalleri neden bu kadar önemsiyoruz?
Bir sanatsever, hatta önemli bir sanat uzmanı, sahte bir sanat eserine onlarca yıl hayran kalabilir ancak; kökeni hakkındaki gerçek keşfedilir keşfedilmez, saniyeler öncesinde bir başyapıt olarak kabul edilen sanat eseri, aniden değersiz ve küçümsenen bir duruma düşebilirbilir. Han van Meegeren sahte ürünlerini on milyonlarca dolara sattı, ancak dolandırıcılık açıklanır açıklanmaz değeri hemen düştü. Wolfgang Beltracchi'nin bir sahtekarlığı New York'taki ünlü Modern Sanat Müzesi'nde (MoMA) sergilendi, ancak bu durum, kendisi ve suç ortakları aleyhine açılan kamu davasında olmaktan öteye geçmedi.
(Beltracchi tarafından yapılan, sözde Alman Ekspresyonist Heinrich Campendonk tarafından yapılmış Atlı Kırmızı Resim; açık artırmada 3.6 milyon dolara satıldı)
Orijinallik Neden Önemlidir?
Kuşkusuz sanat dünyasında orijinallerin özel bir önemi vardır. Ama bu neden böyle?
Newman ve Bloom, insanların bir sanat eserinin özgünlüğünü neden bu kadar önemsediğini keşfetmek için Jim Rilko'nun "Kapalı Köprünün Oğlu” ve "Kapalı Bir Köprü” adlı iki resmini değerlendirmeleri istenen 180 katılımcı üzerinde daha önce hiç görülmemiş bir deney yaptı.
Eserler birbirine çok benziyor çünkü ikisi de aynı manzarayı betimliyor ve zaten eserlerin bu benzerliği de deney için çok önemli bir noktayı oluşturuyor.
Katılımcıların yarısına resimlerin iki farklı sanatçı tarafından yaratıldığı ve benzerliklerinin tamamen tesadüf olduğu söylendi. Diğer yarısına eserlerden birinin orijinal, diğerinin ise ilk resimden esinlenen bir sanatçı tarafından bir kopya olduğu söylendi.
Resimlerin değerini tahmin etmeleri istendiğinde, birinci grup her iki resme de benzer bir değer atfederken, ikinci grup bir kopya olduğu söylenen esere, orijinal olduğunu düşündüklerinden çok daha düşük bir değer biçti. Aynı araştırmacıların yaptığı bir başka deneyde ise 253 katılımcı, sanatçının el yapımı heykeline, orijinal tasarıma dayanan ancak makine kullanılarak üretilen heykelden çok daha fazla değer verdi.
Araştırmacılar, bir sanat eserine olan minnettarlığımızın yalnızca nihai ürünün görünümüne değil, aynı zamanda sanatçının fikrinin orijinalliğine ve yaratıcı süreçteki kişisel katılım düzeyine bağlı olduğu sonucuna vardı. Yani, sanat sahtekarlıkları her iki durumda da başarısızlıkla sonuçlandı.
İşte bu yüzden sanat sahtekarlıkları, orijinale ne kadar yakın olursa olsun, hiçbir yerde neredeyse orijinal sanat eseri kadar değerli görülmeyecektir. Neredeyse biz insanlar, sanatçıların bir şekilde işlerine basitçe dokunarak kendilerinin özünü aşıladıklarına inanıyoruz. Paul Gauguin veya Vermeer'in çalışmalarına bakarak, sanki bir şekilde onların zihinlerine bakıyormuşuz gibi onlara bağlı hissediyoruz. Ve bu, orijinaline ne kadar yakın olursa olsun, sahteciliğin asla uyandıramayacağı bir duygu.
Çeviri: Zeynep Dikmen
Sanatta Orijinallik ve Güven
Dünya çapında gerçekleşen ve milyon dolarların konuşulduğu bu sahtekarlık hikayeleri, sanat eserlerinin el değiştirmesinde güven konusunun önemini tekrar tekrar vurguluyor. Bu durum sadece ustaların şaheserleri için değil; ulaşılabilir sanat için de aynı derecede ön plana çıkıyor. Online satışın hız kazandığı günümüzde, şeffaf alışverişin değeri de artıyor. Galeriler, bu anlamda, sanatseverlere destek sağlamak için gereken tedbirleri alıyor. Artopol Sanat Galerisi de, güvene verdiği önemle, eser orijinalliğinde ve online alışverişlerde koleksiyonerlere bir garantör olarak hizmet sunuyor.
Sahtekarlık hikayeleri okumak eğlencelidir ama sanat dünyasında güvenilir kurumlarla çalışmanın hem koleksiyonerini, hem sanatçıyı hem de sanatın kendisini koruduğunu unutmamak gerekir.