İbrahim Çallı Kimdir
Sanat, bir toplumun medeniyetini gösteren en büyük etkenlerden biridir. Hem geçmişte hem de günümüzde gelişmiş toplumların en temel özelliklerinden biri sanatta ilerlemiş olmalarıdır. Büyük sanatçılar tarihe izlerini bırakan ve büyük eserlerle karşımıza çıkan kişilerdir. Büyük sanatçılar, medeniyeti ileri taşır ve sanat sevdamızı tatmin etmemizi sağlarlar. Yazımızda sanatını en iyi şekilde icra eden büyük sanatçılardan biri olan İbrahim Çallı’dan bahsedeceğiz.
İbrahim Çallı’nın Yaşamı
Her büyük insan hayatının bir döneminde büyük zorluklar yaşar. Bu zorlukları aştıktan sonra da hayatının dönüm noktaları bir bir karşısına çıkar. İbrahim Çallı’nın hayatı da birçok zorluk ve beraberinde gelen başarı hikayeleriyle süslenmektedir. Ressamımız her insanın yapamayacağı derecede büyük seçimler yapmış ve tarihe izini bırakmayı başarmıştır. Şimdi bu zorlukları ve başarıları içeren hayat hikayesinden bahsedelim.
İbrahim Çallı, eskiden İzmir’e bağlı olan fakat şu an Denizli ili sınırlarında bulunan Çal Kasabası’nda doğmuştur. Rüştiyeyi de doğduğu kasabada tamamlamıştır. Bunun ardından kısa süre İzmir’de Mülki İdaresi’nde okuduktan sonra İstanbul’a askeri okul okumak için gitmiştir. İstanbul macerasının detaylarına girmeden önce bu gidişin daha çok ailesinin isteği üzerine olduğunu belirtmekte fayda var. Yani ileride Vefa İdadisi öğrencileri ile beraber resim yapıp okulunu bırakacağı dönemde ailesine karşı gelmiştir. Bu zorlu seçimin ardından İbrahim Çallı’nın başına kötü olaylar da gelmeye başlar. Oldukça zor şartlarda resim yapmaya çalışan ressamımızın paraları çalınır ve oldukça sıkıntılı bir döneme girer. İbrahim Çallı, bu dönemde birçok farklı işte çalışmış ve ressamlıkta başarılı olmaya çalışırken bir de bu işlerde çalışmak zorunda kalmıştır. Çalışma süreci devam ederken Ermeni asıllı bir ressamdan dersler almaya başlamış ve profesyonelliğe ilk adımını atmıştır. Bu süreçte kendini fazlaca geliştiren ressamımız, o dönemde tanıştığı İzzet Bey ve babası Şeker Ahmet Paşa’nın da etkisiyle şu anda adı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi olan üniversiteye girebilmiştir. O zamanlar 6 yıl süren üniversitedeki öğrenimini, başarıları sayesinde 3 yıl gibi kısa sürede bitirmeyi başarmıştır.
Üniversite hayatı son bulduktan sonra İbrahim Çallı, birçok başarıya imza atabilecek bir yetkinliğe ulaşmıştır. Yani İzzet Bey ve babası, onun için en büyük dönüm noktalarından biri olmuştur. Osmanlı’da büyük değişimlerin habercisi olan Teşkiliyat-ı Esasiye Kanunu’ndaki değişikliklerden sonra, Osmanlı’da birçok sanatsal aktivitenin artışının kapısı açılmıştır. Ressamımıza göre siyasal, sanatsal ve düşünsel birçok hakkın halka verildiği bu kanun değişikliği resim alanında da bir atılım için giriş yolu olabilirdi. İbrahim Çallı, bu dönemde önemli bir atılım yapmış; Sanay-i Nefise Mektebi mezunu olan ressam arkadaşlarının da bulunduğu ilk ressam örgütü olan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’ni kurmuştur.
İbrahim Çallı’nın oldukça etkili bir ressam olduğu da düşünülürse, bu noktada ressamın resim ve renkler hakkındaki düşüncelerine yer vermek doğru olacaktır. İbrahim Çallı’nın resimleri genel olarak manzara, natürmort, nü ve portreler üzerinedir. Renk olarak da doğada bulunan çok sayıda rengin kullanımı ressama göre en doğrusudur. Palette renklerin asgari düzeye inmesi, resmin doğallığını ve güzelliğini engelleyecektir. Öyle ki, ressama göre doğadaki renklerden bazıları kendine hastır ve yerlerine benzer renkler kullanılamaz. İbrahim Çallı’nın Türk halkı tarafından bu denli sevilmesindeki temel nedenlerden biri de budur. O, güzel memleketini kendi renkleriyle ifade etmeyi doğru bulmuştur.
İbrahim Çallı’nın resim anlayışından az çok bahsettikten sonra tarihi gelişmelerle devam edelim. 1910 yılında Maarif Vekaleti tarafından açılan resim yarışmasında yetenekli ressamımız birinci olmuştur ve bunun ödülü olarak da burslu şekilde Fransa’ya gitmeye hak kazanmıştır. 4 yıl boyunca Fernand Cormon atölyesinde öğrenim gördükten sonra 1. Dünya Savaşı başladı. Ressamımız için resme bir yeni bir soluk geldi. Sanay-i Nefise Mektebi’ne atanan sanatçı, yaptığı çalışmalarla savaşta Türk toplumundan bahsetti. Yaptığı sanatla Türk toplumunun durumunu yabancı ülkelere duyurmaya çalıştı. Bu çalışmaları sonucunda 1917’de katıldığı İstanbul sergisinde Sanay-i Nefise Madalyası almaya hak kazandı.
1914 kuşağı ressamları içinde oldukça öne çıkan ve Türk toplumunu başarıyla ifade eden İbrahim Çallı, Türk resim geleneğinin değişmesinde ve Batı anlayışının yayılmasında oldukça etkili olmuştur. O dönemde Avrupa’da sıkça kullanılmaya başlanan ve bir akım haline gelmiş olan izlenimci anlayışı, İbrahim Çallı da kullanmıştır. Burada önemli olan detay ise ressamımızın bu akıma katı şekilde kalmamasıdır. Yer yer akımın dışına çıkmıştır ve resimlerinin her kısmında kendinden bir şeyler katmayı ihmal etmemiştir. Kendine özgü oluşturduğu karakter, resimdeki unsurların seçiminde ve resimsel dilde kendini göstermektedir.
İbrahim Çallı, hem döneme damga vuracak özgün resimler yapmıştır hem de geleceğin en iyi ressamlarının eğitiminde görev almıştır. Çallı’nın oldukça başarılı eserleri ve tarzının yanında oldukça etkili bir öğretim tarzına da sahip olduğunu söylemek gerekir. 65 yaşında akademide kendisiyle anlaşmakta zorlanan Leopard Levy isimli bölüm başkanının da etkisiyle emekli edilmiştir. Bundan sonra Çallı bu konuda sitemini belirtmiştir.
22 Mayıs 1960’ta mide kanaması sonucunda hayatını kaybeden Çallı, dönemin birçok ünlü kişisi tarafından saygıyla anılmıştır. Bunlardan biri olan Hasan Ali Yücel, yazısında şöyle demektedir: “Onu son defa Taksim civarında görmüştüm. O şakacı Çallı, benimle uzun bir seyahate çıkacakmış gibi içli içli konuştu. Sesi, kederli bir inilti kadar ihtiyar ve bitkin, titriyordu. Ayrılırken öpüştük, aksi yönlere yürüdük. Garip iç dürtüsüyle arkama döndüm, ne göreyim, o da bana bakıyordu. Birbirimizi bir kere daha selamladık.“
İbrahim Çallı’nın Eserleri
İbrahim Çallı, oldukça aktif çalışan bir ressamdı. Günümüzde hala sergilenen bazı önemli eserleri de bulunan Çallı, Devlet Resim Sergisi’ne, Heykel Sergileri’ne ve Galatasaray Sergileri’ne katılırdı. Katıldığı sergilere de birçok eserini sunmuştur. Şimdi de bu eserlerin isimlerine göz gezdirelim.
- Defli Kadın
- Zeybekler
- Arzuhalci
- Mevleviler
- Boğaziçinden Peyzaj
- Balıkçı
- Gül Koklayan Kadın
- Bir Balo Gecesi
- Hatay’ın Anavatana Hasreti
- Adada Sabah Gezintisine Çıkan Kadınlar
- Moda Deniz Hamamı
- Tefli Kadın
- Dolmabahçe Sarayı'ndan
- Balıkçılar
- Manolyalar
- Çayır ve Evler
- Sandalyede oturan çıplak kadın
- Çıplak Yatan Kadın
- Türk Topçuları
- Atatürk Portresi
- İsmet İnönü
- Yıldız Parkından Boğaza bakış
- Göksu Deresi
- II. Selim Türbesi
- Nü
- Osman Hamdi Bey
- Heykeltıraş İhsan Bey'in profil Portresi
- Dikiş Diken Kadın
- Bahçede Kadın
- Dürrüsaf Hanım Portresi
- Erkek Portresi
- Yeşil Elbiseli Kadın "Bayan Vicdan Moralı'nın Portresi
- Kadın Portresi
- Şair Yahya Kemal'in Portresi
- Demiryolu ve Köylüler
- Uzanmış Nü
- Portre (Çallı'nın kızı Belma)
- Avluda Oturanlar
Ressam Ömer Uluç Kimdir yazımıza da göz atabilirsiniz.
Görsel Kaynağı: wikipedia.org