Ressam Ömer Uluç Kimdir
Net bir tarih verilemese de Ömer Uluç, 1931 yılında doğmuş ve 2010 yılında ölmüş olan dünya çapında ünlü bir Türk ressamdır. Farklı ülkelerde açtığı 30'u aşkın sayıda kişisel sergiyle ve katıldığı organizasyonlarda sunduğu eserlerle yüzlerce insanı kendine hayran bıraktıran eserleri tüm dünyaya sunmuştur. Ürettiği kendine has eserleriyle Paris, Berlin ve İstanbul gibi dev şehirlerde sanatseverlerle buluşmuş ve eserleri sergilerde en gözde konuma gelmiştir. Şimdi Türk sanatına kattığı değerle önem kazanan sanatçımız Ömer Uluç'un hayatından kısaca bahsedelim.
Ömer Uluç’un Hayatı ve Eserleri
1953 yılında Robert Koleji'nden mezun olduktan sonra 1953 ile 1957 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri'nde mühendislik eğitimi görmüştür. Bu süreç Ömer Uluç için hayatının dönüm noktalarından biri olmuştur. 1953'te mühendislik eğitimiyle beraber Nuri İyem'in liderliğini yaptığı Tavanarası Ressamları grubuna katılmıştır.
Tavanarası Ressamları adlı oluşumda özellikle kendisi gibi akademiye karşı olan ve daha özgürlükçü bir tarz benimseyen Nuri İyem ile yollarının kesişmesi, bir dönüm noktası olur. Bilindiği üzere Atıf Yılmaz da Tavanarası Ressamları adlı gruptan çıkmıştır. İlk resimlerini büyük ölçüde bu oluşum içinde gerçekleştirir. Söz konusu kolektif yapı, onun kendini geliştirmesine olanak sağlar.
İlk resimlerini bu grupla yapan sanatçı, grubun da temsil ettiği akademi karşıtı bir resim anlayışına sahiptir. İlk sergisini de bu süreçte 1955 yılında Boston'da açmıştır. 1960'lı yıllarda resim ve fikirsel anlayışını kaynağa yöneltmeye başlamıştır. Yani Ömer Uluç için önemli olan kaynaktan hayata dönmek olmuştur. 1965 yılında bir yıllığına Londra ve Paris'te, 1972 ile 1973 yılları arasında ise ABD ve Meksika'da, 1973 ile 1977 yılları arasında ise Nijerya'da bulunmuştur.
Ressam Ömer Uluç, bir dönem Osmanlı çinilerine karşı özel bir ilgiye sahip olur. Osmanlı çinileri ve minyatürleri ile haşır neşir olmaya başlar ve bu ilgiyi eserlerine yansıtır. Mühendislik mesleğinden tamamen kopan sanatçı, artık hepten resme yönelmiştir. Afrika'ya gidip gelmesiyle soyutla başlattığı sanat serüvenini figürle devam ettirmeye başlamıştır. Böylelikle ontolojik bir fark olmadığını düşünerek figüratif bir resmi kurmuştur. Karga, ada ve arma gibi öğeler kullanarak daha yoğun titreşimler içeren resimlere geçecek ve böylelikle formdan uzaklaşıp figürü bulacaktır. Sanatçı 1980'li yıllarda İran Irak Savaşı Tankı, Tanker ve Kuş ve Akademik Ahu gibi resimlerle çeşitli konuları da ele alacaktır.
Sanatçı kariyerinde çeşitli konuları ele almış ve hayatının her döneminde maceracı bir kimliğe sahip olmuştur. Ömrünün tamamını İstanbul Boğazı'nın teknelerini resmeden risksiz ressamların aksine Ömer Uluç, her resminde risk almak istemiştir. Bu da onun resim aşkıyla macera arayışını birleştirdiği nokta olmuştur. Doğanın ve hayatın farklı sahnelerini ve renklerini içeren onlarca resim yapan sanatçı, bu resimleri sergilerken de en az yaparken olduğu kadar heyecanlı olmuştur.
Afrika’dan ülkeye döndükten sonra gerçek anlamda figür olgusuyla imtihan verir. Soyut olarak başlamış olduğu sanatına o dönemden sonra ağırlıklı olarak figür merkezli devam eder. Bundan sonra formdan ziyade figürü aramaya başlar.
Ömer Uluç’un resimlerinde bitmemişlik temasının ön plana çıktığı görülür. Sanatçı yarım kalmışlıklardan her daim çok etkilenir ve bunu eserlerine doğrudan yansıtmayı başarır. Özellikle akademi kavramına bütünüyle sırt çevirir. Akademinin o soğuk duvarlarına karşı çıkar ve kurallara dayalı resme inanmadığını belirtir. Bu nedenle de kendi kuralsızlıklarıyla yoğrulmuş sanatını kabul ettirir.
Ömer Uluç’un resminde en çok dikkat çeken detaylardan birisi de, kullandığı somut materyallerdir. Hortumlardan lastiklere, endüstriyel malzemelerden kıvrılabilen materyallere kadar her türlü nesneden çeşitli figürler yaratabilme becerisine sahiptir. Son dönemlerde yaptığı pek çok sergide bu yaklaşımın izlerini bulmak mümkündür. İlk başlarda Kumbaracı Yokuşu’nda, daha sonraki dönemde ise Tünel tarafına yer alan atölyede söz konusu malzemelerden pek çok çalışma yürütmüştür. Kauçuk, polyester, fırınlanan yüzeyler, pleksi fonlar, paravanlar… Ona bir tuvalin soğukluğundan kaçma fırsatı sunan her türlü materyale kucak açmaktadır. Yaşamı boyunca ona dayatılan kalıplar ve akademik ezberler ile daima kavgalıdır.
Ömer Uluç'un çok sayıda yurt dışı ve yurt içi sergisi bulunmaktadır. Kişiliğiyle heyecanı herkese yansıtmasının yanında eserleri de her sergisinde adeta bambaşka ve heyecanlıdır. Bunun kaynağı aslında gezdiği ülkeler ve kıtalardır. Her yeni mekan onun için bambaşka bir heyecan ve ilham kaynağı olmuştur.
2005 yılında Baki'den alıntılar da içeren kendi ses kayıtlarıyla oluşturduğu fragmanlarla başlayan ve her sayfasını bir sergi gibi düşündüğü kitabının Yapı Kredi yayınları ile bastırmıştır. Tasarım ve fikir olarak oldukça özgün olan bu kitap, sanatçının üretkenliğini bize yansıtmaktadır.
Akciğer kanseri tedavisi nedeniyle yaklaşık 2 sene kadar çok zorlu bir dönem geçirmiştir. Fakat bu dönemde bile sanatından bir an olsun ayrı yaşamak istememiştir. Hatta öyle ki kemoterapi esnasında sağ kolundan ilaç alırken bile sağ eli boş durmaz ve resim yapmayı sürdürür. Sanatçı kemoterapi gördüğü süreçte de sergiler oluşturmaya devam eder. Tedavisinin büyük bir bölümünü İstanbul Cerrahi Hastanesi’nde sürdürür. Son günlerini İstanbul'da geçiren ve Lucretius'un Ölümün olduğu yerde ben yokum, benim olduğum yerde ölüm yok sözlerini hatırlatan Ömer Uluç, Parçalanmanın Kimyası isimli son sergisinde karakalem otoportresini sergiler.
Ekrem Kahraman Kimdir yazımız da ilginizi çekebilir.
Ömer Uluç, 28 Ocak 2010'da 79 yaşında İstanbul'da vefat eder. Sanatçının cenazesi İstanbul Bebek Camii’nden kaldırılır ve Aşiyan Mezarlığı’na defnedilir. Ömer Uluç 79 senelik yaşamına pek çok eser sığdırmayı başarmıştır. Hakkında onlarca makale ve inceleme yazısı kaleme alınmıştır. Eserleri hala genç sanatçılar için ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi, Atatürk Kültür Merkezi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Basel Sanat Fuarı, Art of This Century Sanat Galerisi ve Galerie Montenay, kişisel sergilerine ev sahipliği yapan yerlerden sadece bazılarıdır. Sanatçının resimleri Fransa’dan İsviçre’ye pek çok Avrupa ülkesinde ilgi görmüştür. Bu ilgiyi Berlin, Paris gibi popüler şehirlerde açtığı sergilere de yansıtmayı bilmiştir. Tuval resminin sınırlarını yıkmayı başaran ve farklı malzemelerle adeta mucizeler yaratan Ömer Uluç, bu anlamda Türk resim sanatına yeni bir perspektif kazandırmış ve kalıcı bir iz bırakmıştır.
İbrahim Çallı Kimdir yazımız da ilginizi çekebilir.
Burhan Doğançay Kimdir yazımız da ilginizi çekebilir.
Görsel: Wikipedia